Nasıl bir deprem çantası hazırlamalıyız?
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi deprem ne yazık ki hayatımızın gerçeği ve ne zaman…
Evet! Dijital karantina sendromu!
Korona sebebiyle bir yılı aşkın süredir birçok şey dijitalleşti. İş, eğitim, eğlence hatta arkadaş görüşmeleri bile artık dijital. Bu dijitalleşme, dijital karantina sendromu adını verdiğim bir bozukluk oluşturmaya başladı. -Belki de tıbbi olarak keşfedilmiş bir şeydir ancak nasıl araştıracağımı bilemedim.-
Özellikle sokağa çıkma yasakları ile birlikte evde zaman geçirenler olarak her şeyi ekranlardan görüyoruz. Televizyon, bilgisayar, telefon her şey ekranın içinde. Arkadaş buluşmaları, ödevler, eğitim ekranın içindeki sanal görüntülerle gözlerimize ulaşıp zihnimize işliyor. Eminim birçoğumuz Youtube ve Netflix’te fazlaca vakit geçiriyor. Sanal bir dünyaya odamızdan, salonumuzdan eşlik ediyoruz.
Son zamanlarda fark ettiğim üzere bu dijitalleşme, gerçek dünyayı da sanalmış gibi algılama bozukluğuna sebep oldu. Bu 17 günlük yasak öncesi dışarıdayken bir ekranın dışından bakıyormuşum da, gördüğüm görüntüler gerçek değilmiş gibi hissettirdi. Bunun farkına vardığımda kendimi dışarıda olduğumu ve bunun sanal bir görüntü olmadığına ikna etmeye çalıştım 😀
Dışarıda birçok risk ve tehlike var. Bu tip sanal görüntü dalgınlığı çok büyük sorunlara yol açabilir. Trafik kazalarının büyük bir kısmı dalgınlıklarla oluşuyor. Bu sanal mı gerçek mi karmaşası da ciddi bir dalgınlık etkeni aslında.
Sanıyorum bu karantina ve korona birçok farklı hastalık ve sendromlara sebep olacak. Kendimde fark ettiğim bir değişikliği hem kendime not hem de okuyucularım arasında da hisseden varsa öğrenmek, farkında olmayıp bunu yaşayanlara fark ettirmek için yazmak istedim.
Siz de böyle bir şey yaşıyor musunuz?
Çok doğru bir noktaya parmak basmışsınız Batuhan bey sevdiklerimiz ve eğlencelerimiz artık birer ekranlardan ibaretler.
Bu dönemi daha çok okuldaki raporlar ve sınavlarla geçirdiğim için zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.